Aladağlar’da onca yılda bir çok ana(majör) büyük duvarı tırmandım; şimdi ise, 11 Ağustos günü, partnerim Serhat Alkivilcim ile, benim için bir kenarda, dokunmadığım bir hazine gibi durmuş Alaca’nın(Lorut) Kuzey duvarını çıkmayı başardım…. Ve çok mutlu oldum. Bu tırmanış ancak ikinci kalkışmada olabildi. Çünkü 28 Temmuz’da, büyük bir hata ile sola diğer dağ çanağına saparak, Alaca ile yakın yüksekliğe sahip Eğritepe’ye girip onun haşmetli gözüken duvarında bir rota çıkmıştık. Geçersiz? Bir süre sonunda anladık hatayı ama… Komikti! Gerçek Alaca Kuzey duvarı’nı(!) tespit etmiştik, saldıralım dedik ama çok yorulmuş ve geç kalmıştık. Ben Aladağlar’da kalmaya devam ettim ve ileriki günlerde Serhat’ı yeniden davet ettim, yarım kalmıştı iş.
Sevdiğim arkadaşıma henüz yazdığım mesajdan: “?Çok iyiyim, hala Niğde’deyim, Aladağlar da. Çok mutluyum; çok zor bir duvar olan Alaca Kuzey ‘i bombaladık Serhat’la, dün. Duvarın 25 yıldır çıkışı yoktu; sebebini de anlamış bulunduk?Bildiğin cehennem! 3500 metrelik zirve ve bu yeni tırmanış efso oldu…”
Rota künyesi: Saat 04.30’da Çukurbağ’da, Pilot’un Dağevi’nde kalk, 06.20’de Sarımemetler’den Alaca Kuzey duvarı dibine yürü, 11.30’da rotaya gir, 4 saat 12 dakika sonra(15.42) zirveye ulaş, çok mutlu ol! İn Sarı’ya. İşte, günübirlik; hızlı-hafif! Bitti. Alpin geleneksel türde yaşantımda çıktığım en zorlu ipboylarından biriydi Üçüncü İpboyu: VI+, ama “hissedilen” çok daha yüksek! Ne kadar zordu caymadan ilerlemek. Köşeyi geçmeyi başarıp diğer tarafa, devamına baktığımda adeta kendimi boşluğa bırakacaktım; bu aklımdan geçti fakat bir yandan taktığım emniyet aletlerinin sonumu getireceğini de düşündüm. Hiçbiri tutarlı değildi… Ve yeterince istiyordum bu duvarı, serbest devam! Bunu bitirip istasyona vardığımda silkelenmiştim, titriyordu heryerim, benliğimle beraber. Bu, insanın tüm dengesini zorlayan dehşet ipboyunun üzerine gelen gene altı artı zorluktaki ipboyu daha insaflı geldi. Sürekli esen kuzey rüzgarı yaktı, kavurdu bizi; emdi enerjiyi, elleri buydurdu! Duvarın ilk sınavı daha yaklaşımda başlamıştı; geçmişi buzul olan erozyonlu dik yamaçtan rotaya girmekle. Adeta: “Ben Alaca Kuzey duvarıyım, bakmayın böyle uzaklarda, ıssız bir köşede durduğuma!..” Biz de cesaretle başlayıp caymadan devam ettik serüvene; o oradaydı, yüksek iklimin her türlü yakıcı koşullarıyla, tüm kudreti ile… İşte, asıl şükranım bu dağlara; tüm vahşiliklerine rağmen her seferinde büyük bir anlam buldum onlarda, üstelik beni hep bağırlarına basıp mutlu da ettiler. Yaptığım bu işin, tırmanışın adı, takısı ne olursa olsun kalbimin nirengisi genç Doğan gibi olmak benim için gene eşsiz oldu. Kırgın bir çocuk… oradaydım, sevdiğim bir arkadaşımla muhteşem ıssızlıkta, uçta, vahşi duvarda; ait olduğum yerde! Yaşamı, insanları tanıdıkça dibe çöken yaşam kıvancım; beni daha da içime iten, sessizleştiren, üzen, acı veren yaşanmışlıklar… Üstüne bir de ben!.. istemeden de olsa varoluşumun yarattığı tahakküm! Belki de resimde biraz önde olmanın bedeli… Kimbilir?
Rotayı 1938’de açan Alman dağcılara(W.Pleunigg, S.Tritthart, H.Heide, J.Pucher) enfes tırmanışıyla benimle olan Serhat’a, ilk Türk tırmanışını 1995’te yapan dostlarım Salim Kayhan, Serhan Poçan ve Erdem Tuç’a, Aladağlar rehber kitabıyla nice bilgiyi derleyip büyük emekle bize-tırmanış tutkusu olan dağcılara-bu rotaları, tarihçeyi sunan Tunç Fındık’a, Ömer Burhan Tüzel e sonsuz teşekkürlerimle?

-
İniş rotasından Alaca Kuzey -
Serhat tırmanışta -
Rota hattımız -
Yaklaşım’da ben -
Serhat sabah saatlerinde yaklaşım’da rotayı kesiyor